formspring.me

Cevaplarımı götümden atıyorum bebeğim http://www.formspring.me/ciddimisinlan

Can Yücel gibi şiir yazmayı öğretiyorum.

Bilindiği üzere Can Yücel’in garip bir tarzı var. Dediklerimi yaparsanız siz de bir C.Y. olabilirsiniz.

Şimdi:

İlk adım: Bir duygu belirliyoruz. Ya da siktir et. Dengesiz bir ruh halin olsun. Daha çekici.

İkinci adım: Noktalama işaretlerini yerli yersiz, çılgınca kullanıyoruz ki okuyana vurgu yapma imkânı verilsin.

Üçüncü adım: İkinci adımda da olduğu gibi yerli yersiz enter’ı kullanıyoruz.

Başlıyorum:

bedenimle karanlığa açıyorum gözlerimi

daha

sabahın yedisi…

beyin mıncıklaması sanki, sesler

geliyor!..

kulaklarım mı çınlıyor?

anına kodumun kedisi

İtirazı olan yoksa şiir tam anlamıyla CY şiir olmuştur.

Enişte - Einstein

Einstein’la bir alakam yok olum şey yapma. Güzel bi şey anlatıcam. Daha önce fark ettin mi bilmiyorum ama “enişte” ve “einstein” kelimelerindeki harfler hemen hemen aynı. Eğer “enişte” kelimesinin dilimize geldiğini bilmiyorsan yazıyı oku da azıcık bilgilen.

Şimdi bu Einstein sülalesi çok zekiymiş. Bunu cebine koy, her şeyi buna göre düşüncez.

Bak güzel bi yere gelcek olay, vay be diceksin.

Başlıyoruz.

“Baldız baldan tatlıdır” sözünü bilir misin? Bunu da koy cebe.

“Anasına bak kızını al”ı da bilirsin sen. Söylememe gerek yok koymuşsundur cebe.

N’oldu şimdi? Elimizde enişteyle alakalı iki söz var.

Topluyoruz bunları:

Not: bu yazıda ilkokul hocama inat elma ve armutlar toplanmıştır.

Uzun yıllar önce herifin teki hatununa tutturmuş,” ananı görcem, bacını görcem” diye. Hatun durumu çakmamış. Tamam demiş tanıştırayım.

Tabi ben böyle anlatıyorum anla diye. Hikayeye çevirdim tarihi, kolay öğren diye.

Neyse bu adam bakmış ki müstakbel baldızı ve kayınvalidesi taş.

Hemen hatunuyla evlenmiş. İçgüvey gitmiş.

Yani bir erkek daha ne ister: 3 tane taş gibi hatunla aynı çatı altında.

Neyse bir gün bu herife sormuşlar, “neden karının annesini ve kardeşini grmek istedin?” diye.

Demiş “Anasına baktım çünkü ileride annesi gibi olacak. Kendimi bile bile ateşe atamazdım. Bacısına baktım çünkü bilirsin baldız baldan tatlıdır. Evin içinde genç güzel bir hatunun dolaşması her zaman güzeldir.”

Lan demişler Einstein kral adamsın. -Albert olan değil bu dedesinin dedesinin dedesi gibi bi şey-. Demiştim ya bu sülale baya zekiymiş. Hatta kasabalarında “einsteinlar gibi adamsın” diye bir tabir varmış.

Neyse aradan zaman geçiyor. O kasabada yaşayan Türk’ün biri, Türkiye’deki akrabalarına mektup yazıyor. Bu olaydan bahsediyor. Türkçe yazıldığı gibi bi dil olduğu için Einstein oluyor bizim enişte. Ondandır enişteyle alakalı bu kadar söz olması.

Bak oku Einstein enişteyn gibi okunuyor.

Biliyoruz da atıyoruz olum.


Benim de içinde bulunduğum plasenta sıvısı alkolmüş!

Başlık dikkatini çeksin diye böyle yazmadım.

Bildiğin alkolün içinde yüzmüşüm aylarca. Düşünsene abi aylarca alkolün içindesin. Çok orijinal değil mi? Bence öyle. Bu arada yazıma o kadar özeniyorum ki anlatamam. Yazıma dediğim kalemi tutuşum, kağıdı tutuşum falan. İsteyince güzel yazabiliyormuşum ben.

Döndüm.

E ne diyodum. Ya aslında benim bu yazıyı yazmamdaki en büyük etken –etmen de olabilir-: "bu neyin kafası, şaka mısın, alküllü müsün, neden dalga geçiyosun” gibi sorulardır. Sanırım derdimi anladın. Doğal halim bu. Onun için şey ettim ben. Yoksa ne dediğin umrumda değil.

Şaka lan gel umrumda.

Bu arada başlık dikkatini çeksin diye öyle dedim.

Kandırdım seni.

Okuttum yazımı.

Okumadım falan deme. Bariz okudun.

Şu an ne yapıyorum bi bilsen.

Yazı kısa oldu diye devamlı enter’a basıyorum.

Tamamdır yeterli bu kadar.

"Bu da dahil bütün genellemeler yanlıştır."

Adam zeki.

Adam zehir.

Nietzsche’den bahsediyorum.

Şimdi yukarıdaki genelleme yanlışsa tüm genellemeler doğru çıkıyor. Şayet doğruysa kendi de dahil bütün genellemeleri yanlışlıyor. Bu açıklamayı yapmamın amacı, “ben de en az nietzsche kadar zekiyim.” demekti.

Ulan ben ömrümün sonuna kadar uğraşsam bu kadar özgün, bu kadar doğru, bu kadar akıllıca bi cümle edemem. Etmiş olsam zaten böyle bir yerde işim olmaz. Çeker giderim yurtdışına. Al işte beyin göçü böyle oluyor. Türkiye benim gibi birini kaybetmek üzere. Tamam lan tamam s2nde değil bu biliyorum. Yarın iki tane sınavım var ondan böyle oldum ben. Biri reklam araştırmaları, diğeri consumer beheviour.

Neyse susmayı da bilmek lazım.

Şimdi burada,

Kaydı Yayınla'ya tıklıyorum, elveda ey insan.

Başlık şart değil bence.

Giriş bölümü yok, bodoslama konuya dalıyorum:

Mutfağımdaki çöp kutusuna çöp atmaya başladığım günden 1 hafta sonra bile o çöp kutusuna çöp atabiliyorum. Bana çok ilginç geliyor abi. Deli gibi çöp atıyorum ama sanki ben attıkça alttan eriyor o çöpler. Yemin ediyorum başlarda çakmakla yaklaşmaya korkuyordum. Ciddiyim. MTA gelse evime el koyar, kamulaştırır. Şaka yapmıyorum. Ya bak olay nasıl oluyor biliyor musun: benim çöp kutusu 2. günden doluyor. Çöpleri inatla üzerine sıkıştırmaya devam ediyorum. Ya böyle dolu gibi ama ne atarsan at hep aynı seviyede. Ulan bana bu nedense çok ilginç geliyor. Olum bu çöpü de alırsan daha da sözüm yok diye inatlaştığım oluyor bu çöp kutusuyla. Bi de var ya görmen lazım göt kadar bi şey. Çöpü atarken alt kısımlardaki çöplerin erimeye başladığını gördüm ben. Pis değilim bak, gayet titiz biriyim ama ben bu çöpe taktım abi ne zaman yeter lan atma artık dicek o zaman kescem atmayı. Bu arada 8. gün ve hala atıyorum.

II. Tekil Kişi Şeysi

Farkettin mi bütün yazılırımda II. Tekil kişi iyelik ekini kullanıyorum. Bu arada “farkettin” yazarken çok uğraştım word boşluk koyuyor hep. Neyse bana şimdi kalkıp: “yoo başka iyelik ekleridi kulalnıyosun, özellikle de çoğul ekler” deme. Onlar deneme bi kere. Topluluğa hitap etmeyi sevmiyorum. Etsem nasıl olur görmek için şey ediyorum yani. Onu diyodum işte; bana her zaman birebir ilişkiler grup ilişkilerine nazaran daha samimi gelmiştir ki zaten öyledir de. Konuya dönüp, sonuçta yazdıklarımı yazdıklarımı pc karşısına geçip 3-5 kişi okumuyorsunuz. Hani sen şimdi bunu okuyosun ya bana sanki yüzyüze konuşuyormuşuz gibi geliyor. Sen de böyle gelsin lan, amacıma ulaşmış olurum he olur mu? Yani bırak hayat bildiği gelsin be yavrum. Neyse cansın sen, bi tanesin. Bak bu yazdıklarımı bi tek senin için yazıyorum, sana anlatıyorum.